Fazla yemek neden hastalık sebebidir? Bir çok insan fazla yemek yemektedir. Fazla yemek yemenin insanları nasıl etkilediğini bu yazıda güzelce anlatılmış. Keyifli okumalar.
“Her hastalığın temelinde tokluk vardır.” Hz. Muhammed (s.a.v.)
“Yemek onlar için bir ceza, bir ağ, bir tuzak ve bir pranga olacaktır.” Hz. Davut (a.s.)
“Çok yeme ağacı diken, hastalık meyvesi toplar” Atasözü
“Çok yeme ağacı”nın “hastalık meyvesi”ni nasıl olgunlaştırdığına bakalım.
Fazla Yemek Vücudu Nasıl Etkiler?
Normalden fazla yemek insanın midesi sindirim için daha çok enzime ihtiyaç duyar. Enzim üretmek için çok enerji harcamak gerekir.
Sağlıklı bir insanda mide 200-250 gr. yemeğin birinci hazmını, besine ve hazım gücüne göre değişmekle beraber, 3-4 saat içinde kolayca gerçekleştirebilir, bu sırada kalp de zorlanmadan rahatça çalışır.
2 katı fazla yemek yendiğinde ise, sindirim ve fazlalıkların kısmen depolanması, kısmen dışarı atılması için, kalbin 4-6 kat daha fazla çalışması gerekir. Bu işlem sadece kalbi değil, sindirim, depolama ve boşaltımla görevli organları da yıpratır.
Mesela, bir araba taşlı, bozuk ve dik bir yolda, düzgün yolda harcadığı yakıtın 2-3 katını harcar. Mesafe aynı olsa da harcanan yakıt miktarı farklıdır. Devamlı zorlu çalışmaktan harap olan bir motor gibi, kalp de rızkını çabuk tüketir.
Gençlerin sindirimi daha kuvvetli olduğu için fazla yediğinde, sindirim tamamlanarak fazlalıklar dışarı atılabilir.
Ancak fazla yemek alışkanlık halini alırsa bu kuvvet tükenir, atıkların giderek daha az atılmasıyla depolar oluşmaya başlar. Depolar dolduktan sonra atıklar kanla birlikte dolaşır, kan ağırlaşır, dolaşımı yavaşlar, taşıdığı atıkları dokularda bırakır ve çöplükler oluşur.
Ağırlaşan kandaki atıklar damarlarda birikmeye ve zamanla damarları tıkamaya başlar. Daralan ve tıkanan damarlardaki kan, dokuları yeterince besleyemeyecek kadar azalır. Beslenemeyen dokular beyne “açız!” uyarısı gönderir, beyin bu çağrıya cevap olarak iştahı arttırır. Bu, insanı daha çok yemeye zorlar yedikçe kanda atıklar, dokularda çöplükler ve damarlardaki tıkanıklıklar artar, Kan daha da koyulaşır, dolayısıyla, dokulardaki beslenme yetersizliği gittikçe daha fazla artar.
Bu kısır döngü devam ederken, insanlarda konsantrasyon, hafıza, düşünme, anlama ve öğrenme yeteneği azalır. Fikir uyur, hikmet ölür, organlar durur, insanî sıfatlar atıkların içinde boğulur.
Bazı insanlar fazla yemenin bedelini şişmanlıkla ve beraberinde getirdiği hastalıklarla öderler. Bazıları ise ne kadar yerse yesin, hep zayıf kalır. Onların durumu șişmanlardan daha tehlikeli olabilir. Metabolizma atıkları, toksinler ve katkı maddeleri şişmanların vücudunda yağ olarak depolandığı için, organların tahrip olması kısmen de olsa önlenebilir.
Ancak zayıflarda, kan vasıtasıyla dolaşan atıkların bir kısmı, ateş, öksürük, terleme, nezle, kusma, ishal, sivilce, çıban gibi yollarla dışarı atılırken organları ve sistemleri yıpratır. Eklemlerde, kaslarda ve dokularda oluşan çöplükler ise zamanla yanmaya (iltihaplanmaya) ve yanarken yakıcı gazlar ve toksik maddeler oluşturmaya başlar (aynen şehir çöplükleri gibi). Bu şekilde oluşan yakıcı gazlar ve toksik maddeler ağrılara, enfeksiyonlara, cilt hastalıklarına, parazitlerin üremesine, genetik mutasyonlara ve tümörlere sebep olur.
Araf suresi 31. Ayet‘te, “Yiyin-için, fakat israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez”, buyurulmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v.), “Allah’a en sevimli olanınız, yemesi en az ve bedenen en hafif olanınızdır.“ Ve “… pisboğaz ve göbeği büyük olan Cennete giremez” buyurmuştur. Ancak Allah’tan utanmayı unutan insanları artık ne ayetler ne de hadisler etkilemektedir. Halbuki bu ayet ve hadisler özellikle günümüzde büyük önem taşımaktadır. Genetiği değiştirilmiş ve katkı maddeli ürünlerden kaçınmak neredeyse imkansız hale geldiğinden, az yemek, bugün daha büyük bir zorunluluktur.
Kaynak: Dr. Aidin Salih – Yitik Şifa